Saha Cumhuriyeti (Yakutistan) Damgaları Ve Türk Kültür Tarihindeki Yeri

Türkiye'nin En Köklü Dergisi

Yazılı belgelerde Gereklerin İskit, Perslerin Saka dediği halklardan, olan ve Saha Özerk Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar kendilerini Saha veya Sakha olarak ifade ederler.1 Yazılı kaynaklarda da yazıldığı gibi tarihi İskitler (Sakalar) gibi domuz yememiş ve domuz yetiştirmemiştir.

Saha bölgesinde 1880-1892 yılları arasında sürgün olarak yaşayan Seroşevsky’iye göre de “Saha ilinde domuz hiçbir zaman görülmemiştir… Amur bölgesinde bol miktarda bulunmakta ve oralarda yaşayan Tunguslar arasında eskiden beri evcil hayvan olarak bilinmektedir… Saha iline domuz çok yakın zamanlarda Ruslar tarafından getirilmiştir. Sahalar bu hayvanları Rusça ‘ispinya’ olarak adlandırmışlardır. Sahalar da Moğollar gibi domuzdan iğrenir ve etini yemezler.”2 Fakat bilindiği gibi günümüzde Saha ve Moğolistan’da çok yaygın olmasa da domuz eti yenmektedir.

Saha Özerk Cumhuriyeti’nin devlet arması İrkuts Özerk Devleti’nin Angara şehrine 260 kilometre mesafedeki ve Lena (Sahaca Örüs) Nehri kıyısındaki Kachug köyündeki kaya resim alanında bulunmuştur. Buradaki kaya resimleri Geç Neolitik (M.Ö. 7000-5100) dönemden 19. yüzyıla kadar yapılmıştır.

Saha devlet armasının altında ve yanında yazı olmadığı halde bazıları tarafından söz konusu kaya resmi hakkında “Yakut bayrağının üzerindeki figür, bir Göktürk Atlı Süvarisidir. Elinde kurt dişli bayrak tutar. Kayalara kazınmış olan bu İkonografik figürün hemen altında Göktürk Runik harfleri ile şunlar yazılıdır. Tanrı gibi tanrıdan olmuş, (kağan) ben, (tahta) oturdum” ifadesi kullanılmıştır. Ancak Kachug köyündeki kaya resim alanında yapılan çalışmaların hiçbirinde yukarıda ifadeyi doğrulayan bir satır bilgi yok.

Ayrıca Saha Özerk Cumhuriyeti’nin bayrağında mavi zemin üzerinde beyaz güneş, altında ise beyaz, kırmızı ve yeşil çizgiler var.

Saha Cumhuriyeti (Yakutistan) Damgaları Ve Türk Kültür Tarihindeki Yeri

Saha halkının tarihi geçmişi İskitlere (Sahalara) kadar gitmesine rağmen coğrafi şartlardan dolayı “XVII. Yüzyıl başlarına kadar olan dönemle ilgili herhangi yazılı kaynak bulunmamaktadır. Bu tarihten sonraki kaynaklar da bölgeyi işgal eden Rus yönetiminin iç yazışmalarıdır.”3 Bu durumun en büyük nedeni “belki de Rus tarihçi L. N. Gumilev’in dediği gibi, yazılmış olan tarihleri keçe, ağaç kabukları ve benzeri dayanaksız malzeme üzerine kaydedildiğinden günümüze kadar yetip gelmemiş” olmasıdır.4

Bir halk hakkında yazılı ve arkeolojik kaynaklar yok ya da yetersizse sözlü kültür (destanlar, hikayeler, yaşlı insanların anlatıları geleneksel törenler ve benzerleri), etnografya eserleri, kaya resimleri ve benzerlerine baş vurulması gerekiyor. Bunlar devlet memurlarının değil de halkın geleneksel usulle nesilden nesile aktararak yaptıkları ya da ifade ettikleri eserler olduğu için o halkın en otantik kültür unsurlarını ve tarihi hafızlarını ifade ederler.

Bilgilerimiz bizi yanıltmıyorsa bu makale Saha damgaları hakkında Türkiye’de yapılan ilk çalışma. Ayrıca Saha Cumhuriyeti damgaları, ilk defa bu makalede Türk halklarıyla karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.

Rusçadaki yabancı kelimelerin etimolojisinin yapıldığı sözlükte “tamga” (damga) kelimesinin Türkçe olduğu belirtilmektedir. “Birinci manası, Moğol boy toplumunda, boya ait olan (mesela, hayvan) veya boy mensupları tarafından yapılan (mesela seramik, kilim gibi) eşyalar üzerine vurulan özel mülkiyet işaretidir ki, sonradan aile ve şahıslara ait işaret haline gelmiştir. İkinci manası ise, 13-15. Yüzyıllarda Rusya’da gümrüğe giren eşya üzerine vurulan özel damga karşılığı alınan gümrük vergisidir”5 denmiştir.

Drevnetyurkskiy Slovar adlı eserde ise eski Türkler, “damga/tamga’yı, özel mülkiyet işaretinden başka, ayrıca bir şeyin üzerine basılan işaret, iz koymaya yarayan alet; mühür ve böyle bir aletle konulmuş belirti, işaret, yazı; nişan anlamlarında kullanmıştır”6 diye belirtilmektedir. 1916’da Kazan’da yayımlanan bir eserde de okuma yazma bilmeyen Başkurt ve diğer Türk halklarının sahip oldukları damgaları imza yerine kullandıkları belirtilmiştir7.

Damga kelimesi Altın Orda devrinde (13-15. yüzyıllarda) Türklerden Ruslara geçmiş olup, bugün Rusya’da gümrüğe giren malların üzerine vurulan damga, alınan gümrük vergisini ifade etmek için kullanılmaktadır8. Altın Orda ve Rusya hakkında yapılan bir çalışmada da “tamga” için “tüccarlardan alınan bu gümrük vergisi, en fazla gelir getiren vergilerin başında gelmektedir… Bu vergi Rus knezliklerinde Altın Orda’nın hâkimiyeti ile toplanmaya başlanmıştır… Kroniklerden başka yarlıklarda da tamga vergisine rastlanmaktadır” 9 denmiştir.

Rusya’da ilk olarak 13. yüzyılda teşekkül ettiği bilinen ve günümüzde de aynı şekilde kullanılmakta olan gümrük anlamındaki “tamojnya” gümrük memuru anlamına gelen “tamojennik” ve gümrüğün sıfat biçimi olan “tamojennıy” kelimeleri eski Türkçe tamgadan10 gelmektedir.

Damgalar konusundaki ilk geniş kapsamlı çalışmalar XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde yapılmaya başlanmıştır. Örneğin Aristov, Büyük Türkistan Türkleri, Castagne, Kırgız Türkleri, Akçokraklı, Kırım Tatarlarının, Karpov ise Türkmenlerin damgaları hakkında geniş kapsamlı çalışmalar yapmıştır. Türkiye’de ise bu konudaki ilk geniş kapsamlı çalışmalar Yalgın tarafından yapmıştır11.

Orhun alfabesinin Türk damgalarından türemiş olduğuna dair teori, ilk defa Aristov tarafından ifade edilmiştir. Ona göre “Orhun alfabesindeki 38 işaretten 29’u günümüzde boylarda kullanılan tamgalara benzemekte veya şekil itibariyle yakınlık arz etmektedir.”12 Kuzeyev ise “Amanjolov’un tamgaları birer ideogram veya logogram olarak ele alma yönündeki önerisi ilgi çekmektedir.”13 diyerek Başkurtlardaki aile damgalarından çok sayıda örnekler verir. Bu damgalar dikkatlice incelendiğinde birçoğunun ilk Türk alfabesinde de olduğu görülmektedir.

Türk damgaları ile ilk Türk alfabesi arasındaki ilişkiyi ifade eden Kuzeyev, Türk damgalarında görülen istikrarlılık ve devamlılık “etnogenetik”, “etnos” ve “komşu etnoslar” hakkında karşılaştırmalı araştırmaların yapılmasına imkân verir14 diyerek, Türk damgalarının kültür tarihi araştırmalarındaki yerine işaret eder.

İlk Türk alfabesiyle Türk damgaları arasındaki ilişkiye dikkat çeken bir başka araştırmacı da Trofimov olup, o Çuvaşların ağaçlarda, taşlarda, mezarlıklarda, bileziklerde, kaplarda, deride, kâğıtta, dokumalarda kullandığı damgaların Sibirya yazıları, Yenisey yazıları, Orhun yazıları, eski Macar yazısı ve eski Bulgar yazısında da olduğuna işaret ederek örnekler vermiştir.15

Damga kavramı Orhun Abideleri ve diğer taşların üzerine yazılan metinlerde “tamgaçı” yani “mühürdar”16; “tamyaçi” yani “damgacı, damga vuran, mühürdar”; “tamyala” yani “damgalamak”17 şeklinde görülüyor. Taşlara yazılan metinlerden başka Oğuz Kağan Destanı’nda da bu kavram kullanılmıştır. Yazılı ifadenin yüzlerce yıllık sözlü geçmişini ve Türk tarihini esas aldığımızda damga kavramının tarihî derinliği ortaya çıkmaktadır.

Türk damgaları hakkında çok sayıda çalışma yapılmış olmakla birlikte bu çalışmaların bazılarında bolca damga örneği verilmiştir. Mesela Kafkasya aile damgaları hakkında Tavkul’un, Başkurt aile damgaları hakkında Kuzeyev’in, Türkistan damgaları hakkında Aristov’un, Tatar aile damgaları hakkında Makarov ve Akçokraklı’nın, Kırgız ve Kazak damgaları hakkında Castagne’nin, Türk ve Türkiye damgaları hakkında Gülensoy ve Aksoy’un, Çuvaş aile damgaları hakkında da Trofimov’un eserinde çok sayıda aile damgası örneği vardır. Salihov tarafından derlenen ve yayına hazırlanan Başkurt Şecereleri adlı eserde ise yirminci yüzyılın başlarında Sokolov tarafından Başkurtistan’ın Kügersin ilçesindeki aile damgaları hakkında bazı örnekler vardır.18

Kadim Türk alfabesinin bazı harfleri, yazıları ile aile damgalarının ilk örnekleri kaya resimlerinde karşımıza çıkıyor. Bundan dolayı kadim Türk kültürü araştırmalarında kaya resimleri önemli tarihi belgelerdir. Bu nedenle kadim Türk tarih yazıcılığını yazılı belgeler ile sınırlandırmak son derece sakıncalıdır. Çünkü Türk kaya resimleri Türklerin tarihlerini yazdığı veya şekiller ile tarihlerini anlattığı yerlerdir. Ayrıca Türk kaya resimlerinin olduğu yerler aynı zamanda bir tören ve kurban alanıdır. Türk kaya resimlerine bakarak Türklerin dini ve tarihi hakkında önemli bilgilere ulaşmak mümkündür. Bugün Türk kültür coğrafyasındaki halı, kilim ve çeşitli etnografya eserlerinde kullanılan damgaların, şekillerin ilk örneklerini Türk kaya resimlerinde görüyoruz19. Mesela Saha Cumhuriyeti’nde de kullanılan kaz ayağı damgası Türk kültür coğrafyasında en çok kullanılan ve ortak olan damgaların başında gelene damgadır.

Kalbak Taş Sibirya’daki Dağlık Altay Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Dağlık Altay’ın güneyinde olup 290 kilometre mesafededir. Kalbak Taş kaya resim alanında milattan önce ve milattan sonra Orta Çağ dönemine kadar gerçek ve fantezi hayvanların çeşitli figürleri, insanlar; günlük hayat, avlanma, savaş sahneleri, mitler ile efsaneler ve benzerlerini konu alan çizimler vardır. Ancak İskit-Sibirya hayvan stilinin ana karakterlerinin (keçiler, kurtlar, köpekler, kediler, geyikler, atlar vb.) görüntüleri ile kadim Türk damgaları ve Yenisey alfabesiyle yazılmış 30 satır kadim yazısı olup Rusya’nın başka bir yerinde bu kadar kaya yazısı yoktur. Dini nitelikteki Kalbak Taş yazısı ve damgaları Türk halklarının kültür incelmelerinde çok önemli belgelerdir.20

Sibirya kaya resimleri, mezar taşları ve etnografya alanındaki eserleriyle tanınan Kubarev’de, Kalbak Taş kaya resim alanı için “Türk kaya resimleri ve yazıları var21 diyerek buradaki kaya resimleri ve yazılarının kadim Türklerden den kaldığını ifade eder. Kubarev bir başka çalışmasında Kalbak Taş resim alanının kutsal olduğunu belirterek, Türkiye’de “kaz ayağı” olarak bilinen damga için “kuş ayağı”22 ifadesini kullanır.

Moğolistan’dan Kosova’ya; İran’dan Kuzey Kutbu’na kadar Türk kültür coğrafyasında yaptığım araştırmalarda, ailelerin kullandığı çok sayıda damga gördüm ve onlar hakkında bazı makaleler yazdım. Saha Cumhuriyeti’nde de Ağustos 2023’te yaptığım araştırmalarda bazı aile damgaları tespit ettim. Bu makalede de görüldüğü gibi Türk kültür coğrafyasında önceden tespit ettiğim damgalarla Saha Cumhuriyeti’nde gördüğüm bazı damgaları karşılaştırarak ilgilerinin dikkatine sundum. Umarım bu çalışma, Saha damgaları hakkında başka çalışmaların yapılmasına neden olur.

Fotoğraflarda da görüldüğü gibi Türkiye’ye kuş uçuşu on bin kilometre mesafede olan Saha Cumhuriyeti’nde kullanılan damgaların Türkiye de bile kullanılmasına karşılık, aynı damgaların Ruslar, Çinliler ve Farslarda olmamasını kültür tarihi araştırması yapanların düşünmesi gerekiyor. Çünkü bu durumu bilinen kültür teorilerine göre yani etkileşim, göç ya da insanların her yerde ortak kültür unsurları üretir anlayışıyla açıklamak mümkün değil.

Önce yazdığım bazı makalelerimde de ifade ettiğim gibi Türkler tarihi süreç içinde dinlerini, dillerini, vatanlarını, devletlerini değiştirmişler fakat damgalarını değiştirmemişler. Dolayısıyla Türklerin “kültür DNA”ları olan damgaları takip ederek, Türklerin göç yollarını ve tarihlerini yazmak mümkündür. Bu bağlamda Saha halkının kullandığı damgaların tarihi kaynaklarına bakıp, o damgaların göç yollarını takip ederek Saha halkının bugünkü yaşadıkları coğrafyaya nereden geldiklerini öğrenebiliriz. Hatta sadece Saha Cumhuriyeti’nin devlet aramasını ya da sadece Saha’da kullanılan kaz ayağı damgasını temel alarak, Saha halkının göç yolları ve Saha halkının tarihi köklerini yazabiliriz.

 


*Munzur Üni. Ede. Fak. Sosyoloji Bölümü, Tunceli.

Fotoğraflar, M. Aksoy’un özel arşivinden.

e. posta: mustafaaksoy@yahoo.com

1- Saha halkı hakkında geniş bilgi için bakınız: M. Aksoy, “Sahalar Kim ve Saha’dan (Yakutistan) Gezi Notları”, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Sayı 443, 2023.

2- V. L. Seroşevsky, Saka Yakutlar (çev. A. Acaloğlu), İstanbul, 2007, s. 34.

3- A. Acaloğlu, “Saha/Yakut Tarihine Kısa Bir Bakış”, V. L. Seroşevsky, Saka Yakutlar (çev. A. Acaloğlu), İstanbul, 2007, s. 261.

4- A. Batur, “Önsöz”, Seroşevsky, V. L., Saka Yakutlar (çev. A. Acaloğlu), İstanbul, 2007, s. 4.

5- Slovar İnostrannıh Slov, Russkiy Yazık, Moskva, 1988, s. 497.

6- Drevnetyurkskiy Slovar, Leningrad, 1969, s. 530.

7- O. Akçokraklı, Kırım’da Tatar Tamgaları, İstanbul, 1983, s. 175.

8- Kamennıy Vek Kazahstanai Sopredelnıh Territoriy, Türkistan, 1988, s. 497.

9- İ. Kamalov, Altın Orda ve Rusya, İstanbul, 2009, s. 164-165.

10- Boşlaya Sovetskaya Entsiklopediya, Moskva, 1973, s. 249.

11- N. A. Aristov, Türk Halklarının Etnik Yapısı (çev. D. A. Batur), İstanbul, 2014, s. 263.

-J. Castagne, “Les Tamgas des Kirghizes (Kazaks)”, Revue du Monde Musulman, Volume XLII, Octobre, 1921.

– Akçokraklı, a. g. e.

-R. G. Kuzeyev, İtil-Ural Türkleri (Çev. A. Acaloğlu), İstanbul, 2005, s. 82.

-A. R. Yalgın, Anadolu’da Türk Damgaları, Uluğ’dan Toroslar’a, Bursa, 1943.

12- Aristov, a.g.e., s. 274.

13- Kuzeyev, s. 83.

14- Kuzeyev, s. 81-82.

15- A. Trofimov, Ornament Çubaşskoy Narodnoy Bışivki, Çeboksarı, 1977, s. 51.

16- T. Tekin, Orhon Yazıtları, Ankara, 1988, s. 166.

17- H. N. Orkun, Eski Türk Yazıtları, Ankara, 1988, s. 586.

18- U. Tavkul, Kafkasya Gerçeği, İstanbul, 2009, s. 485-508.

– Kuzeyev, a.g.e.

– Aristov, a.g.e.

– G. M. Makarov, “Tamgı Kreşen”, Nauçnyi Tatarstan, No: 3, 2011.

– G. M. Makarov, “Iruk (Uruk) Tamgası, Baş Kazığı, Daş Bilgi ve Tarihi Hatır Kokularımız” s. 112-116.

– Akçokraklı, a.g.e.

– Castagne, a.g.e.

– T. Gülensoy, Orhun’dan Anadolu’ya Türk Damgaları, İstanbul, 1989.

– M. Aksoy, Tarihin Sessiz Dili Damgalar, İstanbul, 2014.

– Trofimov, a.g.e.

– A. Salihov, Başkurt Şecereleri, Ankara, 2009, s. 116.

19- M. Aksoy, “Moğolistan ve Altaylardan Türkiye’ye Gelen Kaz Ayağı Damgası”, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Sayı 424, 2022.

20- Kalbak-Tash Petroglyphıc Complex, Federal Agency for Culture and Cinematography Ministry of Culture of the Altai Republic Agency for cultural and historical heritage Altai Republic, Gorno-Altaysk, 2007.

21- G. V. Kubarev, “Engravings of the Scythian time from Kalbak-Tash I”, Institute of Archeology and Ethnography SBRAS, Novosibirsk, Russia, 2019, s. 426.

22- G. V. Kubarev, “Early Middle Ages Tamgas of Kalbak-Tash I And Their Histoncal Context”, The Imparlance of Natural And Cultural Hentage In Modern Society, Materials of The All-Russian Scientific And Practical Conference With International Participation, Gorno-Altaysk, 2018, s. 34.

Bu derginin her türlü yayin hakkı Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’na aittir. Tüm hakları saklıdır. 5846 sayılı yasa hükmünce derginin tamamı veya bir kısmı, dergiyi yayımlayan firmanın ve yazarların izni olmadan elektronik/mekanik yolla, fotokopi yoluyla ya da herhangi bir dijital kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, paylaşılamaz, yayımlanamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, size daha iyi bir tarama deneyimi sunmak için çerezler kullanmaktadır. Bu web sitesinde gezinerek, çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.