Tarihi, miladi asırların başlarına kadar uzanan, ancak bunun son 600 yıllık dilimi daha yakın zamanı içine alan Türk-Macar ilişkilerinin, özellikle 1. Dünya Savaşı arifesinde neredeyse en uç noktada seyrettiği görülür. Tarih ve millet şuuruyla milliyetçilik duygularının zirveye ulaştığı 20. yüzyılın başlarında, Macar ilim ve sanat adamlarının köklerini arama çabalarıyla, Batı’dan gelen baskılar, Macarlarla Türkleri “Turan ve Turancılık” anlayışında bir defa daha bir araya getirecektir.
Osmanlı Devleti’nin uzun bir gerileme dönemine girip Orta Avrupa’dan çekilmeye başladığı süreçte Sırplara karşı yaptığı 1876 Aleksinaç Savaşı’nın zaferle sonuçlanması, Macaristan kamuoyunda “Turancılık” üzerinden yeni bir Türk-Macar kardeşlik anlayışı yaratır. Bu durum bir dostluk ve ittifaktan ziyâde, kökleri Asya bozkırlarının derinlerinden gelen genetik bir kardeşlik duygusudur. Aleksinaç Zaferi’nin yarattığı etkiyle bu kardeşlik duygusunu daha da güçlendirmek için İstanbul’a gelen Macar heyetinin ziyaretine karşılık olarak Sultan II. Abdülhamit’in iradesiyle 1877’de İstanbul’dan Budapeşte’ye on beş kişilik bir heyet gönderilir. Bu eser, Özbekler Tekkesi Şeyhi Süleyman Efendi Buharî’nin başkanlığında Budapeşte’ye giden heyette yer alan zamanın tanınmış gazetecilerinden Mehmet Tevfik Efendi’nin (nam-ı diğer Çaylak Tevfik) Macaristan izlenimlerini içermektedir.
Tam manasıyla bir “Turan kardeşliği”nin derin izlerini taşıyan bu seyahat intibalarının, gelecekte daha kalıcı bir “Turan Barışı”na katkı sunacağı ümidiyle…
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.